19 Ekim 2010 Salı

Boston,Cape Cod, New Hampshire Seyahat Notları

4.Bölüm

Tatilimizin Boston ayağında konsere gitmediğimiz sadece bir günümüz vardı.O günü Salemde değerlendirmeyi planlamıştık.Salem Boston'a yaklaşık 45 dakika mesafede küçük bir kasaba.17.yüzyılda cadılık/büyücülük yaptıklarından dolayı yakılan insanlarla Amerikan tarihinde hatırlanan bir yer.Bu kadar vahşi bir olayı bile yeryüzünde pazarlama malzemesi olarak kullanabilecek tek ulus Amerikalılardır.Bir kasaba resmen cadılık üzerine pazarlanıyor.Bunu kötü anlamda söylemiyorum.Gayet başarılılar.

Boston'dan Salem'e trenle veya feribot ile gidilebiliyor.Biz feribotu tercih ettik.Hafta içi olmasından dolayı gayet rahat bir yolculuk oldu.Öğlene doğru Salem'e vardığımızda şehir turu için limanda bir otobüs bizi bekliyordu. Amerikada ne zaman bir tura katılsak rehberler illa komik karakterler oluyor.Hiç istisnasını görmedim.Bu katıldığımız turun rehberi de 70 yaşının üzerinde olmasına rağmen gayet dinç ve espriliydi.



Şehir turlarının iyi yanı şehrin detaylı tarihini öğrenirken, bir durak hoşunuza giderse, inip beğendiğiniz noktayı daha yakından görüp, bir sonraki tur otobüsü ile turunuza devam edebilmemizdir herhalde.Bizde öyle yaptık.Tüm tatil boyunca en çok ilgimizi çeken yerlerden biri olan "House of the Seven Gables"'da turdan ayrıldık.





Ev 1668 yılında John Turner tarafından yaptırılmış ve 3 kuşak Turner ailesinin mülkiyetinde kalmış.Çatının her bir üçgen şeklinde çıkıntısına "Gable" adı veriliyor ve adından anlaşılacağı üzere bunlardan 7 tane var.Şu anda müze haline sokulmuş ve ev içerisinde turlar düzenleniyor.Maalesef tur süresince fotograf çekmek yasaktı.Bu yüzden evin içerisinde hiç resim çekemedim. Tur evin ilk yapıldığı kısımdan başlıyor.Bu kısım yapılırken ailenin durumu nispeten daha kötüymüş.Odaların tavanları kışın kolay ısınması için oldukça alçak yapılmış.Daha sonraki bölümler ise ilerleyen yıllarda yapılmış ve tavanlar yükselmiş.Bize en ilginç gelen ise odalar arasında normal girişlerin yanı sıra küçük tünellerin olmasıydı.Hatta Rehberimiz tur sırasında kapalı yerlerde sıkıntı basanları bu tüneller yerine normal girişlerden geçirdi.Bir tanesinde her nedense ben ilk atladım ve tünelden geçerken herhalde kalacağım burada ambulansla çıkaracaklar diye düşündüm.Tünelin sonunda çıkılan odada boyumdan biraz daha yüksekçe bir oda idi.Turun sonunda tünelli geçişlerden içim sıkılsa evi o gizemli halini çok sevdim.

Ev John Turner III'ün servetin kaybetmesinden sonra el değiştirmiş ve Ingersoll'lar tarafından alınmış.Ev tam bu sıralar Nathaniel Hawthorne'a meşhur romanında ilham olmuş.Amerikan edebiyatının önemli eserleri arasında yer alan kitabın elbetteki filmide var.Merak edenler için linkide http://www.imdb.com/title/tt0032610/.



Evde tura başlamadan evvel Amerika yolculuğumuzda ilk defa bir kediye rastladık.Kedi bize yüz vermeyip sarmaşıklara elektrik kablosu saran adamı taciz etmeye gitse de aşağıdaki videoda kısa bir süre gözüküyor.Sonraki resimde görünen siyah beyaz kedi ise ilk gördüğümüzden de artist çıktı.Hiç yüz vermedi. Ben yinede büyüklük bende kalması için resimlerini yayınlıyorum.










Dönüş feribotuna bindiğimiz saat akşamüstüne geliyordu. Yolculuk sırasında hafiften uyuklarken bir yandan da acaba Apple storedan Ipad'in yanında yeni Ipod touchda mı alsam şeklinde hesaplara başladım.

Apple Store adeta kutsal bir mekan . İçerideki herkes masa masa dizilmiş yeni Apple ürünlerini hipnotize olmuş şekilde inceliyordu.Bizde arada bir yer bulup Ipad'i kurcalamaya başladık.10 dakika sonunda dolaşan satış danışmanlarından birine almak istediğim modeli söyledim.Depodan getirmeye gittiği sırada çekik bir vatandaş neden o modeli almak istediğimi sordu.Herhalde kendiside almak istiyordu ama kararsız kalmıştı.Bir ilginç gelen nokta ise satış elemanlarına direkt kredi kartı ile ödeme yapabiliyorsunuz.Kasa kavramı diye bir şey kalmamış. Faturanızı da o anda e-mailinize yolluyorlar.




Çıktığımızda yağmur yağıyordu.En yakında bir uzakdoğu restoranı bularak günü noktaladık.

Hiç yorum yok: