7 Ekim 2010 Perşembe

Boston,Cape Cod, New Hampshire Seyahat Notları

2.bölüm

Science Museum benim için ikinci önemli kısmı vardi.Bunlardan birincisi müzenin Escher ile ilgili kısmı.Bizim eve gelenler Escher'i ne kadar sevdiğimi bilir ama yine de "kimdi o ya?" diyenler için bilgi amaçlı şu linki koymayı kendime görev bilirim.

http://en.wikipedia.org/wiki/M._C._Escher

Çok değişik bilmediğim resmi karşımıza çıkmadıysada aşağıdaki resmi ziyaretçilere çizdirmelerini çok orjinal buldum.



Aklınıza gelecek her yaştan yetenekli, yeteneksiz ayırt edilmeden bütün resimler bir panoda sergileniyordu.Resimler sanki kendileri ellerinde öyle bir küreyi tutuyormuşlarcasına çizilmişti.



Science Museum'dan sonraki durağımız North End di.North End son derece eğlenceli canlı bir yer.Hatta katıldığımız şehir turunda rehber Disney world'den sonra Amerikadaki en popüler turist mekanı olduğunu söyledi.Çeşitli dükkanlar, restaurantlar,sokak çalgıcıları arasında bir kaç saat geçirdik.Bilmiyorum okuyan kaç kişi Cheer's dizisini hatırlar.Hani Ted Danson'ın oynadığı bir barda geçen bir diziydi.Aşağıdaki logoyu görenler belki daha iyi hatırlıyanlar olmuştur.



Dizi Boston'da bir bardan esinlenerek çekilmiş ve Boston'da iki tane Cheers bar var.Bir tanesi gerçekten dizinin içinde dışı görünen bar, diğeride North End'de sonradan dizidekine benzetilerek yapılan bar.Amerikalılar bu tür pazarlama konularında çok başarılılar.Hemen dışında birde hediyelik dükkanıda koyup 80 yıllarda bitmiş diziyi pazarlamaya sürdürüyorlar.

Bu arada Ted Danson'ın sevenler için birde yeni dizi önereyim konuyu fazla dağıtmadan.

http://en.wikipedia.org/wiki/Bored_to_Death

İlerki günlerde esas esin kaynağı olan Cheer's barınada gittik.Yetmedi ikisininde hediyelik dükkanından alışveriş yaptık.North End'de bana ikinci ilginç gelen bana sorarsanız son zamanlardaki çıkan en başarılı markanın dükkanı.



Kimileri tarafından çok eleştirilsede bence son derece dayanıklı ve makul fiyatları olan bir marka.Üstelik dükkana gidince ne kadarda çok çeşidi olduğunu gördük.Fantazi modellerine kaçılmadığı sürece 30-40 dolar civarına çok değişik modellerine sahip olmak mümkün.





Saatler ilerledikce o akşam gideceğimiz gösterinin heyecanı sarmaya başladı.İlk olarak 6 Eylülde benim için efsane sınıfındaki iki kişiden birini sahnede canlı seyretmiştim.Kim mi? Tabi ki Bono ve bundan sadece 5 gün sonra bu sefer ikinci efsaneyi Wang theatre seyredecektik.Jerry Seinfeld bu bahsettiğim kişi.




90'lı yıllarda popüler olan 9 sezon süren ve neredeyse her bölümünü ezbere bildiğim dizinin yaratıcısı Jerry Seinfeld belli zamanlarda böyle Stand up gösterileri yapıyormuş.Konser araştırması yaparken o tarihlere denk gelmesi beni çok sevindirmişti.Boston'daki talepten o gece biri yedide biri dokuzda olmak üzere 2 gösteri vardı.Biz saat 5 gibi North End de işimizi yavaş yavaş toparlayıp Wang Theatre yönüne doğru hareketlendik.O bölge New York'un Broadwayine benzer bir bölgeydi.Önce biletimizi alıp bir süre etrafta dolandıktan sonra bir saat önce sıraya girdik.Ne olur olmaz kapıları kaparlar giremeyiz diye mi nedir bilemedim.Wang tiyatrosu 3 katlı içi oldukça havalı dekore edilmiş bir yer.İlginçtir içeride her katta bizim büfe diye bildiğimiz yerlerden var.Elbette ki ilginç olan bu değil hepsinde gösteriyi seyrederken bile içebileceğiniz alkollü içecekler mevcut.Arzumun içip içip Seinfeld'e sahnede sözle sataşmasından korkarak bir bira aldık.Maalesef gösteri sırasında hiç resim çekemedim ama üçüncü kattanda olsa Jerry'i sahnede gördüm.Günlük yaşamdan gayet güzel saptamalarla bir buçuk saat nasıl geçti anlamadık.



Saat dokuzdan sonra metro istasyonundan otele shuttle servisi bittiği için dönüşümüzün nasıl olacağını düşüne düşüne metro istasyonuna geldik.İlginç bir şekilde metronun girişinde hiç bilet satılmıyordu."Amanın nasıl gireceğiz kurda kuşa yem mi olacağız" diye düşünürken içeriden bir adam "girmek mi istiyorsunuz?" diye öbür taraftan sordu."Evet" desek bir türlü "hayır" desek bir türlü bir şekilde belli belirsiz kafamızı salladık.Adam bizi akbilimsi bir şeyle içeri soktu.Hatta tek sefer okuttu ve ikimiz girdik.Adam kesin bizde para ister diye hem ilgisiz hem minnettar bir tavırla adama baktığımızda adam çoktan uzaklaşmış metrosuna biniyordu.Sevindip bizde hangi yöne gideceğimize bakarken içerinin bir garip olduğunu fark ettik.Normalde bir gidiş bir geliş yada sırf gidiş olması gereken metro istasyonunda üç tane hat vardı.Zaten içerisi tımarhane gibi kime sormak lazım diye düşünürken oklarla olmamız gerektiğini düşündüğümüz hatta doğru yürüdük.Neyseki doğru hatmış.O hat meşhur Harvard university'nin içinde bulunduğu bir çok duraktan oluşuyordu ve biz o hatı 3-4 defa kullandık.Harvard'a gidemedik ama durağına gittik hatta bir çok öğrencisi ile yanyana oturduk diye düşündük.Yok tamam abarttım bu kadarda ezik değiliz.
Durağımıza vardığımızda saat 10:30 olmuştu ve otelin yazdırdığı 94 veya 96 numaralı otobüsler ortada yok idi.Bir süre bekledik geldiğinde hemen alışkanlık en önden bindik.Allahtan şofer anlayışlı çıktıda "madem tam paran yok ne atlıyorsun arkada dünya adam birikti" diye azarlamadı bizi.

Hiç yorum yok: