31 Ağustos 2007 Cuma

Maroon 5

Maroon 5 grubunu ilk olarak 2004 yılında MTV’de “This love” klibinde gördüm. Klipte şu anda solist Adam Levine’nin kız arkadaşı olan Kelly McKee oynuyordu. Klip değişik kamera açıları kullanarak Adam ve Kelly’nin sevişme sahnelerini gösteriyordu.Kamera açılarının yetersiz kaldığı noktalardada bilgisayarla çiçek animasyonlarını kullanıyorlardı. Klip bir anda TVde tesadüf olarak gördüğünüzde gözünüzün takılacağı bir klipti ama daha sonra değişik şarkılarını dinledikçe bu grubun iş yapacağına karar verdim.Bu şarkınında içinde yer aldığı “Songs about Jane” albümü ile bir çok ödül kazandılar. Bu ödüller arasında 2005 yılında En iyi yeni sanatçı Grammy ödülüde dahil.2002 tarihli çıkışa 2005 de neden en iyi yeni sanatçı ödülü verildiğini her ne kadar anlamadıysamda mutlaka bir bildikleri vardır!...



Bu albümün Billboard listelerinin tarihindede ilginç bir rekoruda var.2002 de yayınlandıktan yaklaşık 2 yıl sonra ilk 10’a girebiliyor ve altıncı sıraya kadar yükseliyor. Albüm ismi solist Adam Levine’nin bu albümün stüdyo çalışmaları sırasındaki kız arkadaşı Jane’den geliyor. Bu albümde öne çıkan dört parça var.Bunlar arasında;

Karşısındaki kadına tehditler savurduğu “Harder to believe”
How dare you say that my behavior is unacceptable
So condescending unnecessarily critical
I have the tendency of getting very physical
So watch your step cause if I do you'll need a miracle



Sevdiğini incitmekten korktuğu “Harder to believe”’ in tam zıttı bir tonda olan “She will be loved”

I know where you hide
Alone in your car
Know all of the things that make you who you are
I know that goodbye means nothing at all
Comes back and begs me to catch her every time she falls

Tap on my window knock on my door
I want to make you feel beautiful

I don't mind spending everyday
Out on your corner in the pouring rain
Look for the girl with the broken smile
Ask her if she wants to stay awhile
And she will be loved





Klibine çok yakıştığını düşündüğüm “Sunday morning”
Sunday morning rain is falling and I'm calling out to you
Singing someday it'll bring me back to you
Find a way to bring myself back home to you

Klibin sonunda karaoke yapanlara eşli edesi geliyor insanın seyrederken.

And you may not know
That may be all I need
In darkness she is all I see
Come and rest your bones with me
Driving slow on Sunday morning




Ve tabiki senlide sensiz olmuyor diyen “This Love”

This love has taken its toll on me
She said Goodbye too many times before
And her heart is breaking in front of me
I have no choice cause I won't say goodbye anymore
I tried my best to feed her appetite
Keep her coming every night
So hard to keep her satisfied
Kept playing love like it was just a game
Pretending to feel the same
Then turn around and leave again




2007 mayısında yani Songs about Jane’den 5 yıl sonra Maroon 5 ikinci albümlerini yayındılar.The Police, Talking Heads, Prince gibi 80 lerin idollerinden etkilendiklerini söyledikleri bu albümden ilk single “Makes me wonder” Mart ayında yayınlandı. İlk dinleyişte bir “She will be loved” yada “Sunday morning” kalitesinde slowlar beklememek gerektiği anlaşılıyor ama albümün genelini Songs about Jane’den daha başarılı bulduğumu söylemem lazım. Özellikle “Won’t go home without you” ‘da The Police etkisi çok bariz. Şarkının başlangıcınde sanki “Every breath you take” başlıyor sanabilirsiniz ilk duyuşta. “Makes me wonder” ilk single olarak listelerde şu anda. “Nothing lasts forever” Kanye West’in albümünde Adam Levine’nin konuk olduğu “Heard ‘em say”şarkısının nakaratı ile aynılar ve bu albümün en başarılı slow’u. “Little of your time” Maroon 5 ’ın 2 albümdür yaptığı en hızlı parka.”Wake up call” albümün kapağından anlaşıldığı kadarıyla ikinci single olacağa benziyor.

“Songs about Jane” ‘deki şarkılar Jane ile ilgiliyken ilk albümün verdiği populerliğin verdiği katkıyla sanki yeni Jane’leri anlatıyor.(Lindsay Lohan, Kirsten Dunst gibi) Daha yumuşak sözlerle karşımıza çıkıyor.

“Can’t stop” ‘da

I fall a sleep and dream
of alternate realities
And I push myself and ease my pain
Tell me she still loves me

And I can’t stop thinking about you
And I can’t stop thinking about you
Remember what do I do
And I can’t stop thinking about you

derken
“Won’t go without you” ‘da
Without You, we're like a bride with no groom
Without You, it's like seeing no sunshine in June
Without You, we're just actors on a stage
Like a child who's lost its way, wouldn't be here today

Özetle Maroon 5 ikinci albümle çıkışını sürdürüyor hayran kitlesinide artıracağa benziyor.Albüm şu anda hem Amerika hem İngiltere Amazon listesinde ilk 10da.Bu arada elimdeki kopyada bonus trackler yok ama beğenilmediğine dair bir kaç eleştiri okudum. Haziran başında Amerika içinde 6 şehirlik küçük bir turneye çıkacaklar.


29 Ağustos 2007 Çarşamba

FRAY

Fray 2002 yılında Denver ‘da kurulmuş bir grup. Grubun solisti Isaac Slade ile Ben Wysock’ın tanışıklığı, lise yıllarına dayanıyor. Grupta devamlı çalan bir basçı yok. İlk yıllarında Isaac’in ağabeyi Caleb, bir süre bas çaldıysada çok iyi çalmadığı gerekçesiyle bir süre sonra gruptan ayrılır. Bundan sonra da devamlı bas çalan bir grup üyesi olmamıştır. “Caleb Slade” ismi aslında grup üyesi olarak çok fazla geçmesede grup tarihinde iki önemli olayda ön plana çıkar. Birincisi, grubun ismi “The Fray” ‘in bulunmasında, ikinciside “Cable Car” şarkısında.



“The Fray” ismi Caleb Slade’in mezuniyet partisinde partiye katılanlarca isim öneri kutusuna atılan isimlerden bir tanesi. Gerçi daha sonra Slade, ismin çok ateşli bir beste çalışması sırasında çıktığını söylemiştir. Kimbilir böylesi kulağa daha karizmatikmi gelmesindenmidir yoksa gerçek bu mudur bilinmez ama, grup isminin şarkı sözlerine uygun olduğunu düşünüyor grup üyeleri.

Isaac’in “Cable Car” şarkısını bestelerkenki ilham perisi ise ağabeyi Caleb’tir. Şarkı, ağabeyinin bir ilişki istemesi üzerinedir. Grup radyo istasyonlarında çalınmak üzere yolladığı 9.şarkı. İlk 8 şarkıda hep reddedilen grup, dokuzuncu şarkıda anca KTCL istayonunda çalmaya hak kazanır. 2004 yılındada radyolarda en çok çalınan ilk 30 şarkı arasında girer. Lokal anlamda popülaritesi artan grup, o sene Denver’da en iyi yeni grubu seçilir.



Eylül 2005’de grup ilk albümleri “How to save a life” ‘ı yayınlarlar. Bu albümde “Cable Car” şarıkısı isim değişikliğine uğramıştır. Artık şarkının adı "Over My Head (Cable Car)" olmuştur ve KTCL istasyonunda 2005 yılında en çok çalınan şarkıdır. Şarkının Amerika çapında üne kavuşması da “Stealth” filminde kullanılması ile olur.



Aslında aileleri tarafından “Christian Rock” yapmaları konusunda teşvik görseler de, grup üyeleri bunu hiç bir zaman pek benimsemiyerek kendi türlerini oluşturmak istemişlerdir. Slade konuyla ilgili olarak “Onlar bizim Hristiyan müziği dinlememizi istiyordu biz ise daha pop dinlemek istiyorduk. Sonunda orta yol olarak cazı bulduk. Ailelerimiz biraz yumuşamaya başlayınca Counting Crows ve Better than Ezra dinlemeye başladık. Bizim müziğimizde “Christian Rock” ‘da olduğu gibi herşeyim var çok mutluyum, herkes kiliseye gitmeliden çok, bütün cevapların bizde olmadığı ama bu cevapları aramak için gerekli tutkunun bulunduğunu söyleyebilirim.”

Sözlerindede bir dini hava var olsada, “How to save a life” Slade’in sorunlu gençlere eğitim verdiği bir kamptaki müzisyen bir gençten etkilenerek yazmıştır. Daha sonra aldıkları bir e-mailde öğrendiklerine göre; bu şarkı araba kazasında ölen bir gencin internetten indirdiği son şarkıdır ve cenazesinde çalınmıştır. Cenazeye katılan arkadaşları da “Save a life” diye dövme yaptırmıştır. Şarkı Grey’s Anatomy dizisinin 2.sezonunda reklamlarında ve bazı bölümlerinde(teşekkürler hafız düzeltme için) kullanılınca listelere girer ve grup ikinci singleları olarak bu şarkıyı seçmek zorunda kalır. Şarkı "Over My Head (Cable Car)" liste başarısını geçer ve ilk üçe girer.

Özellikle “Indie” tarzında piyano nasıl gider diye merak edenlere tavsiye edebiliceğim bu albümde diğer göze batan şarkılar açılıştaki, “She is” ve “All at once”; dikkate değer diğer parçalar.

The Editors

Son günlerde duyduğunuz en karanlık sözlere sahip bir albümle karşımızda bu sefer The Editors.Geçen sene Rock’ n’ Coke’da Türkiye geldiklerinde ilk albümlerini dinlemiş çokda beğenmemiştim. U2’nun ilk çıktığı döneme benzer soundları vardı.Bu sene çıkardıkları “An End Has A Start” albümleri ile bir kez daha dinlemeye karar verdiğimde “Smokers outside the hospital doors” şarkısını dinlememiştim.İlk albüme nazaran altyapıları daha oturmuş sözler biraz karamsarlaşmış.

Editors by =HoKosTo on deviantART

İlk olarak adı “Every little piece in your life” olan “The Weight Of The World” de gitar sololar hafif The Edge havasında ve çok başarılı. "….love replaces fear" sözlerinden evvelki solo son derece etkileyici.

Keep a light on those you love
They will be there when you die
Baby there’s no need to fear
Baby there’s no need to cry
Every little piece in your life
Will add up to one
Every little piece in your life




Albümle aynı adı taşıyan “An end has a start” da ilk albümle gayet güzel tutan formülü aynen uyguluyor Adeta “Back room” ‘un bir devamı havasında bir şarkı.

You came on your own
That's how you'll leave
With hope in your hands
And air to breathe

I won't disappoint you
As you fall apart
Some things should be simple
Even an end has a start




Son günlerdeki favori şarkım “Smokers outside the hospital room” ise albümün açılış şarkısı.

Say goodbye to everyone you have ever known
You are not gonna see them ever again
I can't shake this feeling I've got
My dirty hands
Have I been in the wars?
The saddest thing that I'd ever seen
Were smokers outside the hospital doors

Bence bu şarkı ilk albümden sonra müzikalite anlamında Tom Smith in ne kadar ilerlediğinin en güzel kanıtı.Özellikle nakaratı arkadaki duyulan piyanosu son derece başarılı ve tabiki şarkının sonundaki koro ve devamında kreşendo şeklinde gitar soloya geçiş müthiş. Beni bu kadar etkilemesinin nedenine gelince; ilk Amerikada yaşadığım ev Memorial Hospital diye bir hastanenin arka kapısına bakardı. Ne zaman pencereden dışarı baksam bu kapıda sigara içen insanları görürdüm. Yaklaşık 8 ay kadar her gün bu manzara gözümün önündeydi. İlk gittiğim yıl çok soğuk bir kış olmuştu ve o soğukta insanlar dışarıda sigaralarını içerdi.Bu o yıllarda Türkiyeden yeni gelmiş birisi için çok ilginç bir görütüydü. Gerçi şu anda nispeten oturdu ama genede halen bina içinde sigara içilmesi yasağı çok fazla uygulanan bir yasak değil. Neyse konudan saptım biraz mesaj vereceğim diye…..



Albümün ikinci yarısında sözlerde biraz kısalma olsada aynı hüzünlü hava ediyor.Örneğin “Bones” ‘da

In the end all you can hope for
Is the love you felt to equal the pain you've gone through

Yada “Push Your Head Towards The Air”da

If I lay face down on the ground
Would you walk all over me?
Have we learnt what we set out to learn?
Well come home, we will see
Now don't drown in your tears babe
Push your head towards the air
Now don't drown in your tears babe
I will always be there


2006’da “Back room” ile Mercury ödüllerine aday olan The Editors ödülü Arctic Monkeys e kaptırır. 2007 yılında ise Arctic Monkeys iki yıl arka arkaya aday olmasına rağmen The Editors’un aday gösterilmemesine bir mana veremesemde “An end has a start” ile listelerde bir numaraya yükselirler. İki albümüde tavsiye ediyorum ama öncelik tabiki “An end has a start”da



The Editors Top 5

1- Smokers Outside The Hospital Doors-An End Has A Start
2- An End Has A Start-An End Has A Start
3- The Weight Of The World- An End Has A Start
4- Munich-The Back room
5- All Sparks-The Back room

Yo la Tengo

Yo la Tengo 1984 yılında kurulmuş Amerikalı bir grup.2006 Eylülünde grup 11.albümlerini piyasaya çıkardılar.Albümün adı “I Am Not Afraid of You and I Will Beat Your Ass”.

Grup adını 1962 yılında Baseball liginde New York Mets takımında oynayan iki oyuncunun arasında geçen bir olaydan alıyor. Bir oyun Richie Ashburn ve Elio Chacón topu yakalamaya çalışırken birbirlerine girerler.Nedeni ise Richie’nin Elio’ya topu koşarken “I got it” diye bağırmasından.Elio bir tek İspanyolca bildiği için ne dediğini anlamaz ve çarpışırlar.Daha sonra Richie oyun içerisinde anlaşmaları için “I got it” in ispanyolcasını öğrenir .Bu da tahmin ettiğiniz gibi “Yo la tengo”dur.Bir sonraki oyunda gene bir poziyonda “Yo la tengo” diye topa çıksada bu seferde karşına Elio yerine Frank Thomas çıkar ve tabiki Frank Thomas ne dediğini anlamaz.Neyse bu tabi olayın detayı gerçekte isim bu olaydan esinlenerek konur.

Bu albümün adına gelince oda bir söylentiye göre NBA’de NY Knicks benchinden oturan Tim Thomas’ın Stephon Marbury’e "Everyone in this organization is afraid of you, but I’m not, and I will beat your ass."demesinden çıktığı söylenmektedir.

Böylesine kendine güvenen bir albüm ismiyle yola çıkan Yo La Tengo albümüde bu güvenle , ama bence epeyce riskli, bir parçayla açmışlar.”Pass the Hatchet, I Think I'm Goodkind” yaklaşık 11 dk bir jam seesiondaymış izlenimi veren bir şarkı.Kapanışta gene uzun “The Story of Yo La Tengo” ile bitiyor.Oda yaklaşıkl 12 dk bir parça.



”Beanbag Chair” albümün hit adayı.70’ler havasını veren bu şarkının sözleride hoş;
I have spent my life trying to understand
Just how my life lets aware who I am
But it leaves a bitter taste
And feels like such a waste
I am so totally vague
Betray the dark line, see if I care
I loved you when I was young
But no more
So burn down the fireman's fair

Yumuşak vokalleri ile bir ikinci hit adayı albümden Mr.Tough.
Hey Mr. Tough
Don't you think we've suffered enough?
Why don't you meet me on the dancefloor
When it's time-to-time time?
And if you need to tell me something once
You won't have to say it twice
And if you ask for a nickel
I'm gonna hand you a dime
And we'll forget about our problems at home
For a little while
And leave our worries in the corner
Leave them in a big big pile
Pretend everything can be alright



Bu sıcak günlerde eminim çoğumuzun sıcaktan uyuyamayıp sabahları düşünecelerimize tercüman olan
“Black Flowers”;

You can take what you can get
I forgive but I forget
You can never sleep enough
And your alarm is going off
You wake up and you can't pretend
A dream was just a dream again
Won't you dry your eyes?
But it doesn't matter anymore
You did just what you did before
Until you realize the words
Are going on and on and on

84 yılından beri 15. albümlerini çıkaran veteran Indie grubunun bu albümünü dinlemenizde fayda değişik türleri içinde bulunduran bu albüm yumuşak vokallerin yanı sıra 60lardan 70lerden değişik soundlar kulağınıza gelecek.Yazıyı “do not afraid of them and let them beat your ass” diyerek bitireyim bari. Bu kadar ciddi yazarken olmadı belki ama olsun............


28 Ağustos 2007 Salı

Rodrigo y Gabriela

Beni tanıyanlar bilir, bir şarkının değişik versiyonlarını dinlemeyi çok severim. Özellikle sevdiğim bir şarkı ise netten değişik versiyonlarını araştırırım. Son zamanda “Libertango” ve “Misirlou” favorilerim. İnternetten değişik versiyonlarını bulup dinliyorum. Rodrigo y Gabriela ile tanışmam bu şekilde oldu. Nette Libertango ararken Rod’la Gab’in Manchester konserinde çaldığı bir “Libertango” buldum. Alışık olduğum Libertangolar’dan biraz daha hızlı keman ve gitar ağırlıklı bir versiyonuydu bu kayıt. Sonra bu çalanlarla ilgili başka ne bulabilirim diye baktığımda biri konser biri stüdyo olmak üzere iki albümlerini buldum. O zaman bir süre dinledikten sonra bir kenara kaldırmıştım albümü.



Mart sonuna doğru Yahoo’da Amerika turnesi için Rodrigo Sanchez’in vize alamadığına dair bir haber okudum. Haber ilginç geldi çünkü Rodrigo’nun ismi Amerikaya giriş yasağı olan biriyle aynıymış. Dolayısıyla vize başvurusu reddedilmiş. Buna bağlı olarak Amerika turnesinde kapsamında yapmayı plandıkları New York, Washington ve Nashville konserleri iptal olmuştu. Geniş bir hayran kitlesi olduğunu o zaman öğrendim ve albümü tekrar çıkarıp dinlemeye başladım.

Bu ikilinin müzikleri için albüm Amazon’da albüm tanıtım yazılarının birinde “Flamenko Trash” diyor. Gerçektende bu kadar hızlı ritmik parçalar çalan başka birilerini dinlememiştim daha evvelden. Myspace’deki sayfalarında etkilemediklerini söyleseler de müziklerinde Metallica’nın, Megadath’in, Paco de Lucia’nın etkilerini görmek mümkün. “Live in Manchester” albümünde iki adet Metallica’nın “One” coverı var. Bunlardan biri “Take 5” ile harmanlanmış bir versiyon.



Tekrar Rodrigo y Gabriela albümüne geri döner isek, “Diablo Rojo” ve “Tamacun” özellikle kaçırılmaması gereken parçalar. Led Zeppelin coverı “Stairway to heaven” Rod ve Gab’in yorumları ile daha da güzel olmuş. “Vikingman”, “Satori” ve “Orion” ise albümün diğer ağır topları diyebilirim.



Enstrümental albümlerden çok hoşlanmasam da şu anda mp3 çalarımda en çok dinlediğim albüm. Her şarkısını ayrı bir keyifle dinliyorum. Klasik gitar sevenlerin özellikle kaçırmaması gereken bir albüm.

The Killers

The Killers 2002’de kurulmuş Las Vegaslı bir grup. Bugüne kadar 2 albümleri çıktı. 2004 yılında “Hot Fuss” 2006 da ise “Sam’s town” çıkaran grup özellikle 80’lerin İngiliz gruplarının soundunda etkilenmiş.Hatta Amerikadan çıkan en iyi İngiliz grup diyenler var şakayla karışık. Grubun solisti Brandon Flowers Türkiyede yaşasa eminim sık sık televolelere malzeme olacak bir karakter olurdu. Flowers kaynaklı bir kaç olaydan bahsedersek;

• “Fall out boy, Bravery, Panic! At the disco” bizim müziğimizden etkilenen gruplardır. Daha sonra bu beyanatı için özür dilemiştir. İki albüm çıkaran bir gruptan etkilenme ne demekse pek anlamadım ama...Küçük bir not: Bravery grubunun solisti bariz bir şekilde Robert Smithten etkilenmiş olduğu görülüyor bunuda söylemeden geçemedim.
• Green day’in “American idiot” albümüne hesaplanmış Anti-Amerikanizm diye eleştiriyor Flowers. Bu albümden sonra piyasaya çıkan bu albümün turne görüntülerinden oluşan “Bullet in the Bible” DVD’si ise en büyük eleştiriyi alıyor.
” Almanya, İngiltere gibi deniz aşırı ülkelerde “American idiot” şarkısını hayranları ile bereber söylemeleri çok ucuz bir numara. O çocuklardan hiç biri o şarkının yazıldığı duyguları bilmeden eşlik ediyor.” Green day’den Billie Joe Armstrong kasdederek “ve o bunu bile bile söyletiyor. Bizim yeni albümümüz “Sam’s town” Amerikan kültürünü daha düzgün olarak yansıtıyor.” Hatırlamak isteyenler için “American idiot” şarkısının sözlerini şöyle;

Don't want to be an American idiot.
One nation controlled by the media.
Information age of hysteria.
It's calling out to idiot America.



Şimdi siz söyleyin hep biz diyen bu kardeşimiz Türkiyede yaşamasını istemezmiyidi bizim Televoleciler.Neyse bu iki olay haricinde 2005 yılında menajerleri Braden Merrick ile aralarındaki sözleşmeye uymamadan kaynaklanan bir mahkeme durumuda oluyor.Gelelim The Killers’ın iki albümüne;

Hot Fuss 2004 ilk çıktığında MTV TRL programında çok övüldüğünü hatırlıyorum.Daha sonra internette bakınırken ölmeden önce dinlemeniz gereken 1001 albüm arasında gördüm. “Mr.Brightside” ve “Somebody told me” isimli iki müthiş parçayı bir kenara koyarsak “Jenny Was a Friend of Mine” ,”All These Things That I've Done"ve “Thank you for smoking” filminden hatırlıyacağınız “Change your mind” oldukça başarılı şarkılar.


“Mr.Brightside” ise grubun adını duyuran ilk şarkı.Bir çok ülkede bir numaraya yükseldi.Hatta 2005 yılında “Best Pop Performance by a Duo or Group with Vocal”dalında Grammy adayı oldu ancak Maroon 5 “This Love” ile o sene ödülü kazandı. Üç değişik klibi var bu şarkının.Kliplerden Moulin Rouge havasında olanında “Eric Roberts” oynuyor.Sözleri ise şöyle;

I’m coming out of my cage
And I’ve been doing just fine
Gotta gotta be down
Because I want it all
It started out with a kiss
How did it end up like this?
It was only a kiss, it was only a kiss
Now I’m falling asleep
And she’s calling a cab
While he’s having a smoke
And she’s taking a drag
Now they’re going to bed
And my stomach is sick
And it’s all in my head
But she’s touching his chest
Now, he takes off her dress
Now, let me go

'Cause I just can’t look - it's killing me
And taking control
Jealousy, turning saints into the sea
Turning through sick
Choking on your alibis
But it’s just the price I pay
Destiny is calling me
Open up my eager eyes
‘Cause I’m Mr Brightside




Flowers “Somebody told me” ‘yi yazarken Las Vegas’dan etkilendiğini söylüyor. Şarkı şu anda üzerinde çalıştığım “En gaz 20 parça” listesinde ilk 5’e kesin girecek bir parça. Sözlerdeki ilişki kafa karıştırıyor.Biraz anlatmaya çalışayım şarkıyı söyleyenin eskiden bir kız arkadaşı varmış.Onun lezbiyen kız arkadaşı şarkıyı söyleyenin eski kız arkadaşına benziyormuş. Neyse yazarken bile benim kafam karıştı sözler söyle;

Well somebody told me
You had a boyfriend
Who looked like a girlfriend
That I had in February of last year
It's not confidential
I've got potential



Şarkı aslında pazarlamanın ne kadar önemli olduğunun bir kanıtıda aynı zamanda.Bu parça albümden ilk single olarak piyasaya çıktığında listelerde ancak 28.sıraya kadar yükselebilmişken grup biraz ünlendikten sonra hakettiği liste başarısını elde edemediğini düşünen grup ikinci defa yayınlarlar. Bu seferde listelerde üçüncü sıraya kadar yükselir.

“Thank you for smoking” filmini seyredenler filmin sonunda ana karakterin şirinlik yaparak insanların sigara ile ilgili fikirlerini değiştirmeye yönelik konuşmasını hatırlarlar.İşte bu sırada çalan şarkı Killers’ın Hot Fuzz albünün sekizinci şarkısı “Change your mind”.

Ekim 2006’da grup ikinci albümleri olan “Sam’s town” ’ı çıkarır.Las Vegas 5 mil dışında yeralan yerel halk arasında popüler olan bir kumarhaneden ismini alan albüm, İlk haftasında 700 000 adet satış yapan albüm Amerika listelerinede iki numaradan girdir. Dört adet single çıktı albümden. Albümle ilgili Flowers gayet alçak gönüllü. Son 20 yılın en iyi albümü diyor.Belki abartı ama 2006’nın en iyilerinden olduğu kesin.Genelde “Hot Fuss” gibi bir albümle çıkış yapanların ikinci albümde işleri daha zor olur.Yeni oluşan hayran kitlesi çok daha iyi işler bekler, tarz daha tam oturmamıştır vs. Ancak “Sam’s town” tüm bunların altında iyi kalkan bir albüm.

Albüm piano ağırlık “Enterlude” ve “Exitlude” başlayıp bitiyor.

Outside the sun is shining
seems like heaven ain't far away
It's good to have you with us
even if it's just for the day.

“When you were young” albümden çıkan ilk single;

And sometimes you close your eyes
And see the place where you used to live
When you were young

They say the devil's water
It ain't so sweet
You dont have to drink right now
But you can dip your feet
Every once in a little while

You sit there in your heartache
Waiting on some beautiful boy to
To save you from your old ways
You play forgiveness
Watch it now
Here he comes




Albümden ikinci single “Bones”.Video Tim Burton tarafından yönetilmiş.Son derece eğlenceli bir videosu var. Zaten söylemesemde muhtemelen yönetmeni tanıyanlar klibi görür görmez Tim Burton’nın tarzını anlayacaktır.

A cinematic vision ensued
like the holiest dream.
It's someone's calling?
An angel whispers my name,
but the message relayed is the same:
“Wait till tomorrow,
you'll be fine."
But it's gone to the dogs in my mind.
I always hear them
when the dead of night
comes calling to save me from this fight.
But they can never wrong this right.

Don't you wanna come with me? Don't you wanna feel my bones
on your bones?
It's only natural.
Don’t you wanna swim with me? Don’t you wanna feel my skin
on your skin?
It's only natural.

Uncle Jonny’de sözleri ile ön plana çıkan albümün önemli parçalarından biri;

When everybody else refrained
My Uncle Jonny did cocaine
He's convinced himself right in his brain
That it helps to take away his pain


Özetle Amerikadan çıkan en başarılı İngiliz sounduna sahip grup olan Killers’ın iki albümüde başarılı.Özellikle 80’lerin soundunu sevenlerin hoşuna gidecek bir tarzları var.


Killers Top 5
1-Somebody told me-Hot Fuzz
2-Bones-Sam’s town
3-When you were young-Sam’s Town
4-Mr.Brightside-Hot Fuzz
5-Read my mind-Sam’s town