
İki sene evvel Siren yayınları ve Jonathan Safran Foer ile tanıştım.İkisinden de okuduğum ilk kitap "Aşırı gürültülü ve İnanılmaz Yakın" idi.Genelde kitapların ilk yirmi sayfasına geldiğimde kitap hakkında ne düşündüğüme karar veririm."Aşırı gürültülü ve İnanılmaz Yakın" çok ciddi gel-gitler yaşatan bir kitaptır benim için.200.sayfaya geldiğimde 2-3 defa bırakma ve tekrar başlama kararı almıştım.En sonunda son derece mutlu şekilde bitirmiştim.
O gece babam beni yatırır ve kitap hakkında konuşurken bu meseleye bir çözüm düşünüp düşünemediğini sormuştum.
“Hangi mesele?”
“Fazlasıyla önemsiz olmamız meselesi.”
“Pekala, bir uçak seni alıp Sahra çölü’nün ortasına bıraksa ve sen orada, bir cımbızla bir kum tanesini yerinden bir milimetre oynatsan ne olur?” demişti. “Muhtemelen susuzluktan ölürdüm,” demiştim.
“Hayır, tam o anda, tek kum tanesini oynattığında demek istedim. ”Ne anlama gelirdi bu?” demişti.
“Bilmem. ne?” demiştim. “düşün bakalım,” demişti. düşünmüştüm.
“Herhalde bir kum tanesini oynattığım anlamına gelirdi.”
“Ki o da Sahra’yı değiştirdiğin anlamına gelirdi.”
“yani?”
“Yani mi? Yani, Sahra uçsuz bucaksız bir çöldür. Ve milyonlarca yıldır var. Ve sen onu değiştirdin!”
“Doğru!” demiştim yerimde doğrularak. “Sahra’yı değiştirdim!”
“Anlamı?” demişti. “Ne? Söyle.”
“Eh, Mona Lisa’yı yapmaktan veya kanseri tedavi etmekten bahsetmiyorum. sadece bir kum tanesini bir milimetre oynatmaktan bahsediyorum.”
“E?” “Bunu yapmasaydın insanlık tarihi şöyle gidecekti…” “Hı-Hı?” “Ama yaptın. yani?” yatakta ayağa kalkmış, yıldızları göstermiş ve bağırmıştım:
“İnsanlık tarihinin gidişatını değiştirdim!” “Doğru.” “Evreni değiştirdim!” “Değiştirdin.”
“Ben, Tanrı’yım!”
“Sen ateistsin.”
“Ben, yokum!” yatağa, kollarına atlamıştım ve kahkahalarla gülmüştük.
Bu sene kitabın filminin çekildiğini okuduğumda merakla beklemeye başladım.Daha sonra kadrosunda Tom Hanks ve Sandra Bullock'un olduğunu öğrendiğimde merakım bir kat daha arttı.Yönetmen olarak ise Stephen Daldry seçilmişti.Yönetmeni Billy Elliot,The Hours ve The Reader filmlerinden hatırlayabilirsiniz.(Favorim Billy Elliot dır.)

Hikaye bir 11 Eylül hikayesi ama arka planda çok güzel bir baba oğul hikayesi var.11 Eylül sırasında babası ölen Oskar,bir süre sonra babasının eşyaları arasında eski bir vazonun içinde bir anahtar bulur.Bu anahtarın babasının ona hazırladığı bir oyun olduğunu düşünerek New York şehrinde hangi kilidi açacağını aramaya başlar.(Babası sağken Oskar'a sürekli bir takım nesneleri saklayıp bulmasını sağlayarak bir takım dersler vermektedir.)
Filmde Tom Hanks çok başarılı bir baba olmuş.Sandra Bullock role yakışmış ama bence en ilginç seçim Oskar rolündeki Thomas Horn.Yapımcılar Horn'u Jeopardy yarışmasında görüp seçmelere katılması istenmiş.
Bir süredir Oskar ödül töreninde En iyi film dalında aday sayısı arttı."Extremely Loud & Incredibly Close" bu seneki adaylardan biriydi.
Filmler hakkında önceden fikir almak için genelde Internet movie database iyi bir kaynaktır.Özellikle kadrosu iyi olan filmlerde düşük puan var ise o filmlerden uzak durmakta fayda vardır.Genelde değişik insanlar tarafından puanlama yapıldığı için objektif bir puan ortaya çıkar.Bu filmde ise kadro ve yönetmen göz önüne alındığında oldukça 6,7 gibi düşük bir puan var.İlk defa hakkının yendiğini düşündüğüm bir filmle karşılaştığımı söylersem abartmış olmam.
Dünya hep aynı kalırken ölen insan sayısının artması ve günün birinde kimseyi gömecek yer kalmayacak olması tuhaf değil mi yani? Geçen yıl, dokuzuncu yaşgünümde babaannem bana, 'The National Geographic' dediği National Geographic dergisine abonelik hediye etti... Her neyse, büyüleyici olan, dergide bugün dünyada tarih boyunca ölmüş olan herkesten daha fazla canlı insan bulunduğunu okumamdı. Başka bir deyişle bugün herkes birden Hamlet oynamaya kalksa, yeterince kafatası bulunmayacağı için bu mümkün olmayacaktı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder