29 Kasım 2011 Salı

Wilfred


Bu dizi ile ilgili yazmasam ayıp olacak 2 haftadır gecelerimiz bu ikili ile geçiyor.
Önce konusunu özet geçeyim.Ryan hayatta ne olacağım gibi sorgulamalara girmiş ve bu sorgulamalar sonucunda intihar etmeye karar vermiş bir karakter.Tam bu sıralarda komşusu köpeğini bakması için Ryan'a emanet ediyor.Buraya kadar herşey normal fakat köpek Ryan'a köpek(Wilfred) kostümlü bir insan olarak gözüküyor.Wilfred'i Ryan hariç herkes köpek olarak görmektedir.Sezon ilerdedikce Wilfred Ryan için bir mentor halini alıyor ama bu mentorun bir çok kötü huyu var.(Marihuana içiyor,içkiyi çok seviyor,abur cubura bayılıyor)



Tabii ki Wilfred mentorluk görevini yerine getirirken Ryan'ı zor durumlara sokuyor.Dizi orijini Avustralya.Zaten Wilfred Avustralya aksanı ile konuşuyor.Bölümler Ryan ve Wilfred ikilisi arasında geçiyor.Arada Wilfred'in sahibi Jenna ve Ryan'ın ablası Kristen'de ikiliye eşlik ediyor.



28 Kasım 2011 Pazartesi

Akiko - Across the universe

Son zamanlarda özellikle cover albümlerden çok sıkıldım.Artık insanlar üretmektense cover albümler çıkarmayı tercih ediyor.Beatles özellikle bu işte en çok kullanılan gruplardan biri.Tesadüf eseri tanıdığım ve bir süredir dinlediğim bir albümü ise bunun dışında tutmak istiyorum.Bu albüm Japon caz şarkıcısı Akiko'nun Beatles coverlarından oluşan Across the Universe albümü.



Şarkı seçimleri hariç düzenlemelerde hoşuma gitti.İşte albümden üç favorim;

Can't buy me love



Albüme adını veren Across the universe



Son olarak Norwegian Wood;



Norwegian wood dedim aklıma hala okumadığımı Murakami kitabı geldi.Elimdekini bitirince ilk sıraya alayım bari.Okuduktan sonra filmini seyredecektim daha..

27 Kasım 2011 Pazar

Puss in boots - Old Spice

Amerika gezilerini planlarken bulunduğumuz tarihlerde ne gibi konser ve filmler olduğuna bakarım.Maalesef Florida gezisi konser bakımında çok zayıf kaldı.Gittiğimiz tek film ise merakla beklediğimiz "Puss in boots" oldu.



Puss in boots Shrek filminden hatırlıyacağınız bir karakter.Yönetmeni Chris Miller ise Shrek 3'ün yönetmeni.Çocuklar hariç kedi severlerin kaçırmayacağı bir film olmuş.Bence popüler bir filmden yan karakteri alıp böyle bir film çıkarmakta zor bir iş.Yönetmen altından iyi kalkmış.




Shrek'ten hatırlayanlar Puss in boots'u Antonio Banderas seslendiriyordu.Bu filmde ona Salma Hayek (Kitty Softpaws), Zach Galifianakis (Humpty Dumpty) eklenmiş.Yönetmen hikayenin arasına kedi severlerin hoşuna gidecek çok güzel detaylar eklemiş.




Filmin müziklerini Henry Jackman yapmış.Tema müziklerine ilave olarak Rodrigo y Gabriela'dan iki parçada filmde yer alıyor.





Youtube'da kliplerine bakarken iki video ilgimi çekti birincisi filme kediler için premiere yapılması;



İkincisi ise Lady Gaga'nın söylediği Americano klibi.Maalesef bu parça film müziklerinin bulunduğu albümde yok.



Yan karakterin başrol olduğu filmde benim favorim de yine bir yan karakter oldu. Karakterin adı "Ohhh Cat".Onla ilgili bir klip bulabildim.



Seyrettikten sonra ilk gece Arzumun gösterdiği Old Spice reklamına gönderme yapılan klibide unutmamak lazım.



Videonun orijinalini merak eden olursa onuda aşağıda bulabilir.



Son olarak bu yazıyı yazarken bir başka klip daha keşfettim.

26 Kasım 2011 Cumartesi

Ahk-toong-bay-bi - A tribute album



Üniversite yıllarımda en çok dinlediğim 4-5 albümden biri "Acthung Baby"'nin yayınlanmasından beri 20 yıl geçmiş.Son zamanların modası olan abartı eklemelerle 20.yıl kutlaması "Deluxe" versiyon ile 1 Kasımda kutlanmaya başlandı.Belgesel,remixler,B-side'lardan oluşuyor.Benim esas bahsetmek istediğim "Achtung Baby"'nin tribute albüm olarak yayınlanan versiyonu.Yani "Ahk-toong-bay-bi"

Aynı parçaları "Even better than the real thing" hariç farklı isimler seslendirmiş.Kimler derseniz ;

1."Zoo Station" Nine Inch Nails
2."Even Better Than the Real Thing (Jacques Lu Cont Mix)" U2
3."One" Damien Rice
4."Until the End of the World" Patti Smith
5."Who's Gonna Ride Your Wild Horses" Garbage
6."So Cruel" Depeche Mode
7."The Fly" Gavin Friday
8."Mysterious Ways" Snow Patrol
9."Tryin' to Throw Your Arms Around the World" The Fray
10."Ultraviolet (Light My Way)" The Killers
11."Acrobat" Glasvegas
12."Love Is Blindness" Jack White

Genel olarak bakıldığından bu kadar ünlü isimden daha başarılı bir albüm beklerdim.Çok heyecan verici bir düzenleme yok ama albüme kötü demekte haksızlık olacak.Grupların şarkı seçimleri çok başarılı.(Örneğin Nine inch nails The fly) Orijinal albümde belkide en sevmediğim diyebileceğim "Ultraviolet" The Killers ile bu albümün en başarılısı olmuş diyebilirim.Onun haricinde Jack White'ın "Love is blindness",Glasvegas'ın "Acrobat"'ı başarılı.Damien Rice'dan "One" bir diğer öne çıkan düzenleme..







Snow Patrol'ın "Mysterious Ways" versiyonu ise bende ciddi hayal kırıklığı yarattı.Madem "Mysterious Ways" dedim efsane videoyu koymadan olmaz.

18 Ekim 2011 Salı

Filmekimi ardından

Bu sene Filmekimini geçen cumartesi seyrettiğimiz iki film ile bitirdik.Toplamda altı film seyretmiş olduk.
İlk gün seyrettiklerimiz "Margin Call" ve "Le Gamin au vélo"."Margin Call" Filmekiminde seyrettiğim en iyi film olurken "Le Gamin au vélo" ise hayal kırıklığı yaratan iki filmden biri oldu.


Margin Call



Le Gamin au vélo



İkinci gün ise "The Artist" ile başladı.Sessiz film gibi çekilmiş ve başroldeki Jean Dujardin'e Cannes'da en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandırmış."Margin call"'dan sonra ikinci favorim diyebilirim.



"Melancholia" ise merak ettiğim bir film olmasına rağmen çok ciddi hayal kırıklığına uğradım.Uzunluğu hariç birde çok tatmin edici(The Artist)bir filmden çıkmamın etkisi olabilir ama senaryodan da pek hoşlanmadım.



Üçüncü gün ise bir Sigur Ros belgeseli ile başladı.Müziğini çok güzel yansıttığını düşünüyorum.Hayranlarının kaçırmamasını öneririm.



Son olarak "Tyrannosaur" ile festivali bitirdik.



Altı filmde sıralamam şöyle oldu:

1-Margin Call
2-The Artist
3-Inni
4-Tyrannosaur
5-Melancholia
6-Le Gamin au vélo

3 Ekim 2011 Pazartesi

Kasabian - Days Are Forgotten

Velociraptor!'den ilk single

18 Eylül 2011 Pazar

SuperHeavy



Mayıs 2011'den beri merakla beklenen süper grup en sonunda albümlerini yayınladı.Süper grup derken elemanları duyunca sizde hak vereceksiniz.Mick Jagger, Dave Stewart, Joss Stone, Damian Marley, and A. R. Rahman.

Bir an A.R.Rahman kimdi diyenler olabilir.Kariyerinde bir çok ödül ve albüm bulunsa da en son Slumdog Millionaire film müziklerinden hatırlayabilirsiniz.Damian Marley ise Bob Marley'in en küçük oğlu.

Fikir babası Eurythmics'den sonra bir çok başarılı projeye imza atan Dave Stewart'a ait.Albüm bir çok değişik müzik türünü çok güzel harmanlamış.Her üye kendi türünü albüme taşımış.Ayrıca ben Mick Jagger ile Joss Stone'u çok uyumlu buldum.



Albümden iki single çıktı bugüne kadar.İlki yukardı klibi olan "Miracle worker"(izlerken Mick Jagger'ın takım elbisesine çıplak gözle bakılmamasını öneriliyomuş) ikincisi ise "Satyameva Jayat" yani "Truth Alone Triumphs"
Bu iki parça hariç Energy,SuperHeavy,Beautiful People benim hoşuma giden diğer parçalar...




17 Ağustos 2011 Çarşamba

Jagger mı? Otis mi?

Geçen sabah TV'de arka arkaya dinleyince şu iki parçayı bir yazıda birleştireyim dedim.



Show programlarını takip edenler mayıs ayında başlayan "The Voice" yarışmasını mutlaka hatırlayacaktır."Moves like Jagger" yakında Türk versiyonuda yayınlanacak yarışma programından iki ismin ortak çalışması.Christina Aguilera ile Adam Levine.



Şarkı kadınları Mick Jagger dans figürleri ile etkilemeye çalışan bir adamı anlatıyor.Adam Levine ile açılıyor, parçanın ortasında Christina devreye giriyor.
Merak edenlere birde canlı yayında The Voice'de söyledikleri versiyonuda verelim.




Hem Kanye West hem de Jay Z yeni albüm çıkardığında "hele bir bakalım nasılmış" dediğim iki isimdir.Ortak bir albüm çıkarınca elbette ki kaçırmadım.Albüm eleştirisine girmek istemiyorum."Otis" Otis Redding'in "Try a little tenderness" parçasından samplelar alınarak bestelenmiş.



Albüm kapağı Moda tasarımcısı Riccardo Tisci tarafından hazırlanmış.



Şarkının klibi Spike Jonze tarafından yönetilmiş.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Horrible Bosses

Dün akşam bu yazın merakla beklediğim filmlerinden birini seyrettim "Horrible Bosses".



Film son zamanda izlediğim iyi komedilerden biri.Özellikle ilk yarısı çok eğlenceli.İkinci yarı biraz "Hangover" olma çabaları yüzünde zorlama yerleri var.Sonuçta tutmuş bir formülü uygulamak istemiş Seth Gordon.Jamie Foxx ve Collin Farrell canlandırdığı karakterler çok başarılı.
Türkçe afişte yabancı afişte "tool" diye geçen kısmı "mal" diye çeviren tercümanı ayrıca tebrik etmek istiyorum.



Filmin sonunda çalan parçayı merak edenler aşağıda bulabilir.The Heavy isimli grubun "How you like me now" şarkısı



yok bu yetmedi video görelim diyenler içinde ;

3 Ağustos 2011 Çarşamba

İlk 6 ayda en çok dinlediğim albümler

Öncelikle belirtmem gerek 2011 yılında çıkan albümlerden oluşan bir liste değil.Ayrıca listeyi hazırladıktan sonra konserine gittiklerime kıyak geçtiğimi fark ettim.


Paul Simon So Beautiful or So What



Paul Simon çok sık albüm çıkarmıyor.2006 yılındaki "Surprise" albümü hayal kırıklığına uğratmıştı.Bu yüzden çok fazla beklentim yoktu ama albümü çok sevdim.



Sucker Punch

Evet itiraf ediyorum müzikler hariç filmide sevdim.Albüm ilk bakışta geyik cover parçalardan oluşuyor gibi gelmişti.Sweet Dreams,We will rock you vs gibi.Başrol oyuncularından Emily Browning 3 şarkıda hiç sırıtmamış.Björk, Skunk Anansie,Emilíana Torrin ve Yoav albümde parçaları olan diğer isimler.



Albümden benim favorim ise Bjork Army of Me (feat. Skunk Anansie)



Bill Callahan- Apocalypse



Albüm bu senenin en iyilerinden biri.Gerek müziksel gerek sözsel olarak son derece başarılı.America parçasının klibide son derece etkileyici.




Robert Plant- Band of joy



Robert Plant bu sene canlı izleyip kıyak çektiklerimden biri.Albümü beğenmiştim ama canlı seyrettikten sonra daha da severek dinliyorum.




Bon Iver

Bu albümün yıl sonunda bir çok kişinin en iyiler listesinde yer alacağına eminim.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Haftanın Playlist'i -The Smiths & Morrissey


MusicPlaylist
Music Playlist at MixPod.com

The Bridge - National Bohemian

Bu haftanın albümü bir evvelki yazıda saydığım albümlerden biri olmadı.The Bridge eski mahallem Baltimore Maryland'li bir grup.2001 yılında kurulmuş ve bugüne kadar 5 albüm çıkarmışlar.Son albümleri National Bohemian şubat başında çıktı.



Bu tür grupları çok fazla dinlemediğimi fark ettim.Blues,funk hatta zaman zaman bluegrass'a kayan tarzları var.Özellikle Maryland civarında konserleri ile popülerliklerini artırmışlar.



Yazıyı yazarken bir konser performanslarını bulurum diye çok aradım ama maalesef yüklenenlerin görüntüleri çok kötü.



Özellikle açılıştaki Sanctuary,yukarıda videosunu gördüğünüz Rosie, Big Wheel, Van Morrison tarzına çok benzettiğim Moonlight Mission, Steve Miller Band'imsi Geraldine favorilerim.



Sanctuary



Chavez



Geraldine

21 Şubat 2011 Pazartesi

Ukulele

Bu hafta hangi albümü yazacağım diye çok düşündüm.Kafamda 3 albüm vardı.Radiohead,Joan as Police Woman ve PJ Harvey.En sonunda karar veremeyip hiç birini yazmadım.Şubat başı Time'da çıkan bir yazı ve sonrasında youtube.com'da konu ile ilgili bulduğum videoları yazmaya karar verdim.
Yazının konusu Ukulele.Aslında bir çoğumuza yabancı gelen bir enstrümanın adı.Indie piyasasında çok kullanılıyor son zamanda.



Beirut veya Noah and the Whale dinleyenlere zaten çoktan anladı ne demek istediğimi.Resimde her ne kadar gitar gibi görünsede aslında boyutları gitardan oldukça küçük.



Biraz ansiklopedik bilgi vermek gerekirse gitar ailesinden geliyor.Hawaii'te 19.yüzyılda Portekizli göçmenler tarafından getirilmiş daha sonra Amerikaya ve haliyle tüm dünyaya yayılmış.4 boyu bulunuyor.Soprano, concert, tenor, ve baritone.Hawaii dilinde zıplayan pire anlamına geliyor.4 teli var ve 2 oktavlık ses çıkarabiliyor.



2006 yılında Jake Shimabukuro isimli bir ukulele virtüözü tarafından youtube'a yüklenen bir video 7 milyon defa seyredilince enstrüman tekrar gün yüzüne çıkmış.Daha sonrasında çıkardığı albüm Billboard World Music listesinde bir numaraya kadar yüklenmiş.7 milyon hit alan videoya bakmak isterseniz;



Günümüzde ise geçen senenin sevilen şarkılarından Train'den "Hey,Soul Sister" enstrümanı bir kez daha popüler yaptı.



Blue Valentine'ı seyredenler Ryan Gosling'in çaldığı ve Michelle Williams'ın dans ettiği sahneyide hatırlarlar.



Son olarak unutulmaz "Over the rainbow" şarkısı ve Israel "IZ" Kamakawiwoʻole.Yanlış hatırlamıyorsam bu şarkı bir kredi kartı reklamında kullanıldı yakında.



2010 yılında Ukulele satışları %300 artmış.Hohner'in çıkardığı Lanikai markası en meşhuru.Büyük Buhran sırasında iki enstrüman'ın satışları artmış biri ağız mızıkası diğeride ukulele.Sanırım tarih kendini tekrar ediyor şu anda.Fena olmayan bir Ukulele fiyatı 40 dolar civarında.Gayet makul bir fiyatı olması bu popülerliğinin bir başka nedeni sanırım.

15 Şubat 2011 Salı

DeVotchKa Playlist


MusicPlaylistView Profile
Create a MySpace Music Playlist at MixPod.com

Grammy performansları

Ödül töreni aylarına girdik.Her hafta bir ödül töreni oluyor.Bu ödül törenlerindeki performansları burada paylaşmak hoşuma gidiyor.Bu haftaki gösteriler Grammy ödül töreninden.İlki Cee Lo Green ve G.Paltrow düeti "F..you"



İkincisi Rihanna, Eminem, Dr Dre ve Adam Levine'den "Love the way you lie" ve "I need a Doctor"



Üçüncüsüde geçen senenin en iyi albümlerinden birinin sahibi Janelle Monae'den "Cold War"



Arcade Fire olmadan olmaz ama maalesef performansın tamamını bulamadım..

DeVotchKa - 100 other lovers

Bu senenin merakla beklediğim albümlerinden biri "100 Lovers".DeVotchKa'nın müziğini ilk olarak 2006 yılındaki "Little Miss Sunshine" filminde duymuştum.Daha sonrasında elime geçen bütün albümlerini dinledim hatta bu bloga ilk yazdığım yazılardan birinin konusu oldular.



Yanlış hatırlamıyorsam Radyo Eksen'in kuruluş yıldönümü için İstanbul'a gelmişlerdi ama mekanın rahatsızlığından konserin sonuna kadar kalamamıştık.Aradan 3 yıl geçti ve yeni albümleri piyasaya çıktı.



Albümün tarzı indie folk,gypsy punk, tango arasında gidip geliyor.Aslında solist Nick Urata'nın söyleyiş tarzı çok fazla sevmediğim bir vokal tipi ama bu enstrüman ve müzik türü çeşitliliğinde DeVotchKa müziğinin olmazsa olmazı.



Albümden ilk çıkan "100 Other lovers" klibinin videosu aşağıda,girişteki nefesliler ve yaylılar son derece huzur verici geldi bana.Bilemiyorum aynı fikirde olan çıkar mı?



Gelelim albümdeki diğer favori şarkılarıma;

Exhaustible;


En çok dinlediğim The man from San Sebastian



ve en son olarak The Common good



Bu senenin kaçırılmayacak albümlerinden biri olduğunu düşünüyorum.



Son bir not DeVotchKa Rus dilinde genç kız anlamına geliyor.

10 Şubat 2011 Perşembe

Cape Cod'da akşam



Resimlere bakarken bu resim gözüme takıldı.Burası Cape Cod.Boston'un 1 saat uzaklığında bir kıyı şeridi.Gel-git yeni olmuş sular çekilmiş.Güneşin batmasına yakın vardık ve bir süre acaba bir film setinde miyiz diye düşündük.

7 Şubat 2011 Pazartesi

Gary Moore'a veda

Bu kadar sevdiğim bir bir gitarist için tek parça ile veda olmaz düşüncesi ile şu playlist'i hazırladım umarım hoşunuza gider.


MusicPlaylistView Profile
Create a MySpace Playlist at MixPod.com

Karen Elson - The Ghost Who Walks

Sene sonlarında en çok dinlediğim albüm listesi yapmayı yavaş yavaş adet haline getiriyorum.Liste yaparken bir yandan da başkalarının listelerine bakıp neler kaçırmışım, neler atlamışım gibi tespitlerde yapıyorum.Bu sene bir listede sonradan keşfettiğim albümler için yapmayı düşünüyorum.Bu haftanın albümü yıl sonu keşfettiğim ama daha yeni vakit ayırıp dinleyebildiğim bir albüm.

Sene sonu albümlerimde Jack White albümü olmazsa o sene iyi bir sene olmaz diye düşünürken.Karen Elson'ın albümünü fark ettim.
Öncelikle biraz olaya magazinsel bir boyuttan gireyim.Karen Elson Jack White'ın karısı.Yaklaşık 5 senedir evliler ve 2 çocukları var.White Stripes'ın "Blue Orchid" videosu çekimleri sırasında tanışmışlar.



İlk başlarda gizli gizli kendi kendine şarkılar söylerken Jack White'ın ısrarı ile albüm yapmaya karar vermiş.Karen aynı zamanda modellikte yapıyor.



Albümün ismi lisede Karen'a takılan isimlerden konmuş.The Ghost Who Walks.Uzun boyundan beyaz ten renginden olsa gerek.



Folk country hatta bir şarkıda Celtic tarzına kayan albümde Jack White'a "efendi efendi çal" fazla gürültü istemem uyarısı yapılmış gibime geldi.Zaman zaman Jack White'ın yer aldığı albümlerdeki en büyük şikayetim bu albümde yok.



Albümden ilk video Jack White tarafından yönetilmiş.Aynı zamanda albümün isim parçası



Albümde en beğendiğim parça ise aşağıda videosu olan "Pretty Babies"




Diğer favori parçalarım ise

100 years from now



The truth is in the dirt.Çok belirgin bir Jack White girişi var parçada.



Stolen roses



Madem model dedim birde kedi ile verdiği pozu koyayım Arzum da sevinsin.


5 Şubat 2011 Cumartesi

Half Time Show with Black Eyed Peas and Usher

Haftasonu Amerika'nın en büyük olayı Super Bowl.Benim içinse Super Bowl devre arası gösterisi.Bu sene Black Eyed Peas ve Usher sahne alacağı daha evvel duyurulmuş idi.Merakla sabah youtube'un başına geçtim.İşte sonuç;

31 Ocak 2011 Pazartesi

Haftanın Playlist'i

Playlist olayını kimin olduğunu unuttuğum birinin blogunda keşfettim.İlk Playlist olarak Morricone'i seçtim.Bakalım beğenecek misiniz?


MusicPlaylistView Profile
Create a playlist at MixPod.com

30 Ocak 2011 Pazar

Adele - 21
Lily Allen, Kate Nash,Duffy derken ikinci albümü Adele'de çıkardı.Aslında Adele ses olarak bu saydığım isimlerden çok daha başarılı bir isim.



İlk albüm "19" içerik olarak beni tatmin eden bir albümdü.Zaten bir çok ödülde kazanmıştı.Bu albümü bir haftadır dinliyorum.Blues ağırlık soul tarzından parçalardan oluşuyor albüm.Adele'in vokali son derece başarılı.Albüm çıktığı hafta İngiltere'de 1 numaraya çıktı.Hatta Arctic Monkeys'in ilk hafta albüm satma rekorunu zorladı ama geçemedi.



Bu albümde ilk albüm gibi bir cover var.İlk albümde Bob Dylan'dan "Makes you feel my love" başarı ile seslendirirken bu albümde The Cure'dan "Lovesong" biraz sönük kalmış düşüncesindeyim.Albümden ilk single ise aşağıda dinleyebileceğiniz "Rolling In The Deep"



Albümde diğer favori şarkılarıma gelince;Rumor has it, He won't go, Someone like you

11 Ocak 2011 Salı

Babalar 2010'da döndü 3.Bölüm

Inxs - Original Sin

Yanlış hatırlamıyorsam orta üç veya lise bir yıllarında "Listen like a thieves" ile INXS dinlemeye başlamıştım. O zamanlar karışık kasetlerimde mutlaka bir iki INXS şarkısı olurdu. Sonra "Kick" albümü çıktı. Kimbilir kaç defa kasetçalarımda "Need you tonight"ı dinlemişimdir. "Devil inside","Never tear us apart" da aynı şekilde. O sıralar orjinal plaktan çekme kasetler alırdım. Meşhur "Kick" albümü o şekilde alınmış bir albümdür arşivimde.Düşününce kaset kavramı ne kadar uzakta kaldı.



En son kasetlerimi atalı herhalde 2 yıl olmuştur. O sıralar daha zor eskitirdim albümleri. Şarkı aralarını bulan teyplerde ileri geri sararak dinlerdim. Klipleri de TRT2'de anten ayarı yaparak videoya kayıt ederdim. Sonra yanlış hatırlamıyorsam TRT2 için anten taktırmıştı babam. Elde etmek ne kadar zorsa o kadar kıymet biliyor insan. Şimdi youtube'dan istediğim videoyu seyredebilirken o sıralar o sayılı müzik programlarını beklerdim.

Neyse, sonrasında "X" albümü çıktığında üniversitede okuyordum. O sıralar plaktan kayıt olayını bırakmış Unkapanı'ndan kaset, sonraki yıllarda CD almaya başlamıştım. Hatta annemin "her yer kaset oldu" söylenmelerine karşı aldıklarımı eve çaktırmadan sokardım.



Bu albümde yüksek sesli dinlediğim parçalar "Suicide blonde","Stairs,"Lately" idi.



Bundan sonra favori albümüm "Welcome to wherever you are" çıktı. Bu albümde "Baby don't cry","Not enough time" ve tabii ki "Beautiful girl" favori şarkılarım oldu.



Bu albümün biraz arada kalmış olduğunu düşünsem de, bu yazıyı yazarken gördüğüm kadarı ile 1992 yılının en sevilen albümleri arasında yer almış. Bu kadar övdükten sonra bu albüme biraz kıyak geçerek 2.videoyu koymam gerek.



Bu albümden sonra INXS'den uzaklaştığımı fark ettim. Zaten "Full moon dirty heart" ve "Elegantly wasted" albümlerini alsam da çok sevmemişimdir.



1997 yılının Kasım ayında Michael Hutchence intihar edince, grup ciddi bir sarsıntı geçirdi. Bu kadar önemli vokalistlerin yerine kim gelse başarılı olamayacağı açık. Queen gibi doğrudan bir vokalistle yoluna devam edeceğine "Rock Star: INXS" isimli bir yarışma ile solist aramaya başladılar.Sonunda sesi oldukça Michael Hutchence'a benzeyen J. D. Fortune yarışmayı kazandı. Oldukça vasat bir albüm olan "Switch" ile tekrar müzik piyasasına dönseler de pek başarılı olamadılar.



Yukarıdaki videoda sizin de fark edeceğiniz üzere, yeni solistin sesi oldukça Michael'a benziyor ancak bence taklitten öteye pek fazla geçemiyor.

Bu yazıyı aslında 2010 yılında çıkan Inxs tribute albümü "Original Sin" için yazmaya karar versem de yazıya başlayınca biraz INXS tarihi biraz Gülercan müzik tarihine döndü. Esas amacıma dönersek albüm bende biraz nostalji yarattığı için mi bilinmez hoşuma gitti. Albüm değişik vokalistlerle INXS üyelerinin Michael'ı anması gibi düşünülebilir. Özellikle Rob Thomas (Original sin) ve Tricky (Mediate) şarkılarının girişleri, sanki Michael ölmemiş şarkıları tekrar seslendiriyormuş gibi izlenim veriyor. Hatta itiraf etmem gerekirse "Kick" albümünde en sevmediğim şarkı "Mediate" bu albümde favori şarkım oldu. Bu iki parça hariç "Never tear us apart"da Ben Harper ile Mylène Farmer ,"Mystify"'da Loane ve John Mayer çok başarılılar. "Mystify" Loane fransızca söylemesi çok hoş olmuş.



Tamamıyla nostalji amaçlı bile olsa bu albümü kaçırmayın derim.