“Bence günümüzde 3 tip dinleyici var. Birinci tipte düşünürler.Bunlar müziğe analitik bir yaklaşımları var.İkinci tipte müziğe ham, sadece dinlemek amaçlı dinleyenler var.Son olarakta iyi müziğin içindeki güzelliği duyguyu yakalamak için dinleyenler var”
Beirut grubunun solisti Zach Condon’nun günümüz müzik dinleyicisi ile ilgili düşünceleri bunlar. İki albümünü dinleyip sonra internette biraz araştırma yaptıktan sonra bu adam gerçektende 22 yaşındamı diye düşündüm.Müziğindeki olgunluk 65 yaşındaki bir adamın, 22 yaşındaki bir vücuda hapis olmuş izlenimi veriyor. Zach çocukluğundan beri Emir Kusturica filmleri hayranıymış.O filmlerdeki müziği büyük bir hayranlıkla dinlermiş.Yaşı 18 e geldiğinde uçağa atlayıp Parise uçarak bu grubu bulmuş.Bütün cesaretini toplayarak onlarla çalmak istediğini söylemiş. O güne kadar trompeti caz parçalarında çaldığı için gruptan Balkan ezgilerindeki gibi nasıl çoşkuyla çalabileceğine dair dersler almış.Bir röportajında şu cümleleri kullanıyor.
“This one guy could play trumpet with a cigarette hanging out of his mouth, and at night you could see little puffs coming out of the bell. There was another who played the euphonium and poured wine into it. He gurgled.”
Cümle anlamını kaybetmesin diye çevirmeden aynen yazdım.Buradaki günler “Gulag Orkestar” albümünün temellerinin atıldığı günler olmuş. Kayıtları dört ay süren albümde klasik çingene müziği,chansonlar ve folk müziği içiçe geçmiş durumda.
Etkilendiği müzisyenler arasında Goran Bregoviç olsada aslında o kadar eğlenceli bir müzik yapmıyor. Melankoli ve hüzün genel müziğe hakim hava. Tom Waits’e Balkan ezgili bir albüm yap deseler sanki buna benzer bir albüm yapardı diye bir tanımlama yapsam acaba kafalarda biraz bir fikir oluşurmu? İnternette ilk albümle ilgili hiç kötü bir eleştiriye rastlamadım desem sanıyorum yanlış olmaz. İkinci albümü ise çok beğenenlerin yanında hiç beğenmeyenlerde var.Ben ikinciyi dinleyip çok sevdikten sonra ilkini bir daha dinleyip sevenler diye bir gruptayım. Bu yazıyı aslında “Flying club cup” albümüyle ilgili yazacaktım ama bu kadar genç üstelikte bir Amerikalıdan bu tarz bir albümün nasıl çıktığının anlaşılması için biraz hikayesinin başına dönmenin iyi olacağını düşündüm.
“The Flying Club Cup” albümüne gelecek olursak albümde belirgin bir melankolik güzellik var. Condon müziğini yaparken Fransız pop kültüründen ve doğu Avrupa müziğinden etkilendiğini söylüyor.Zaman zaman Almanya, Avusturya zaman zaman çingene müziği etkileri farkediliyor albümde. İlk albümden Doğu Avrupa müziğinden etkilenen Condon bu sefer ilham perisi ile birlikte Fransaya gitmiş ve tarzına Fransız chansonlarını eklemiş. Her şarkıda Fransada bir şehri anlatmış. Albüm dinlerken sanki bir atlı karıncadaymışınız izlenimi alıyorsunuzİlk albümdeki Balkan havası biraz azalmış daha Indie sounduna yaklaşmış. Hatta hafif Sufjan Stevens, Arcade Fire soundlarına yaklaşma var diyebiliriz. Sözlerdeki melankolik havayada birkaç örnek verirsek.”Nantes” şarkısında;
Well it's been a long time, long time now
since I've seen you smile
and I'll gamble away my fright
and I'll gamble away my time
and in a year, a year or so
this will slip into the sea
well it's been a long time, long time now
since I've seen you smile
beirut by ~greentleaf on deviantART
“Cliquot” ise albümün en uzun sözlerine sahip parçası;
Oh, what melody will lead my lover from his bed?
What melody will see him in my arms again?
I'll sing of the walls of the well
And the house at the top of the hill
I'll sing of the bottles of wine
That we left on our old windowsill
I'll sing of the usual spin
Getting sadder and older, oh love
AbsOlut LebAnon..... by =georgyin on deviantART
Indie gruplarında birden geniş kitlelere ulaşma, küçük mekanlardan sonra büyük yerlerde verilen konserlerle birde stresin arttığı bir bilinen bir gerçek.Geçtiğimiz yazda Dublinde bir konserde benzer bir problemle karşılaşıp turnesini kalan kısmını iptal etmiş.Bu senede kişisel bir takım problemlerden dolayı turnesinin iptal etmiş durumda…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder